Mesut FİĞANÇİÇEK Yazdı: Adana Mutabakatı ve çözüm

Mesut FİĞANÇİÇEK Yazdı: Adana Mutabakatı ve çözüm
Mesut FİĞANÇİÇEK [email protected] Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında Soçi'de yaklaşık altı...

Mesut FİĞANÇİÇEK

[email protected]

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında Soçi'de yaklaşık altı saatlik bir görüşmenin ardından mutabakata varıldı.

Konunun uzmanları detayları fazlasıyla yazıp çizdi.

Ancak görüşmede, Adana Anlaşması'na yapılan vurgunun öne çıkmasına haddim olduğunca değinmek istiyorum.

Adana Mutabakatı/Anlaşması, ilk olarak Ocak 2019’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki görüşmeden sonra konuşulmaya başlandı. Gelinen noktada ise Türkiye ile Suriye arasında önümüzdeki süreçte yapılması planlanan/arzulanan görüşmelerin önünü açmada belirleyici olacak gibi gözüküyor.

Peki, nedir Adana Mutabakatı?

20 Ekim 1998 günü Adana'da bir araya gelen Türkiye ve Suriye heyetleri arasında imzalanan Adana Mutabakatı'nın amacı Suriye topraklarındaki PKK faaliyetlerinin sonlandırarak, silah, lojistik ve mali destek sağlamasını ve propaganda faaliyetlerine izin vermemeyi hedefliyordu.

Mutabakatla, Suriye, PKK üyelerinin transit yollarla üçüncü ülkelere gitmesine izin vermeme ve PKK lider kadrosunun topraklarına girmesini engellemeyi taahhüt ediyordu.

Aynı mutabakat, tarafların bu taahhütlerin yerine getirilmesini sağlamak ve gözlemek için bazı mekanizmalar kurmasını da sağlıyordu. İki ülkenin üst düzey güvenlik yetkilileri arasında doğrudan telefon hattı kurulması, diplomatik temsilciliklerde güvenlik işleri için özel temsilcilerin atanması bunlardan sadece birkaçını oluşturuyordu.

Süreç sonunda Suriye topraklarındaki PKK kampları kapatılırken, Abdullah Öcalan’ın Rusya’da başlayıp İtalya, Yunanistan ve en sonunda Kenya üzerinde son bulan sığınmasının ardından tutuklanarak Türkiye’ye getirilmesi ile son bulmuş; Suriye’deki kamplar da kapatılmıştı.

Türkiye ile Suriye arasında, (15 Mart 2011’de başlayan Suriye iç savaşından yaklaşık 3 ay önce) 21 Aralık 2010’da  “Terör ve terör örgütlerine karşı ortak işbirliği anlaşması” imzalandı. Ankara'da imzalanan anlaşmada dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Suriye Dışişleri Bakanı Walid Mouallem imzaları bulunuyor.

Ne ilginçtir ki Suriye’de henüz başlamış olan iç savaş sırasında yapılan anlaşma 6 Nisan 2011'de Meclis’te kabul edildi ve cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayının ardından 26 Nisan 2011'de Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

22 maddeden oluşan anlaşma, 1998’de yapılan mutabakatı daha geniş ve etkin kılmayı amaçlarken, terörle mücadele konusunda işbirliği ve istihbarat paylaşımının artırılması amacını taşıyordu.

Mutabakatın öne çıkarılma fikrini Rusya gibi İran da destekliyor ve iki ülke arasındaki görüşmelerin başlaması için bu bir sonuca varma yolu olarak görülüyor.

Fikir ilk ortaya atıldığında (Ocak 2019) Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuyu gündeme getirmesi, Putin’in çağrısını olumlu olarak kabul ettiği şeklinde yorumlarken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da "Putin'in ‘Türkiye müdahale edebilir’ anlamında söylediğini düşünüyorum, bu da olumlu" olarak değerlendirdi.

Gelinen noktada düşünceler Türkiye için doğru çıktı.

Ancak Suriye’de yaşanan süreçte Kürtlerin elde ettiği kazananımlar göz önüne alındığında bugünkü haliyle (1998’de imzalanan ve 2011’de revize edilerek genişletilen)mutabakat, Türkiye açısından yeterli değil ve Soçi’nin diğer iki ortağı da bunu kabul etmiş gözüküyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da bu minvalde, Adana Anlaşması'nın ‘düzeltilmesinin' mümkün olduğunu söyledi.

Rusya ve İran, Suriye ile Türkiye arasında doğrudan bir temasın zeminini hazırlamak için Kürtler lehine oluşan koşulların geriletilmesi ön şartıyla (Federatif bir yapıyı reddederek, Suriye'nin toprak bütünlüğü vurgusuyla) doğru zamanı oluşturmaya çalışılıyor.

Bunun için de öncelikle Türkiye’nin rejime karşı muhalefete son vermesi gerekiyor.

Türkiye açısından gelinen aşama bir zafer manzumesi.

Öncelik ve tercihler belki değişebilir ancak temel düşüncede istediğini almış gibi duran Türkiye, bu geçişin tüm taraflar için tavizler gerektirdiğini de biliyor.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.