M. Emin Turhallı yazdı: Sera Gazı

Hep insanın elinin değdiği zaralardan bahsederiz. Bunlardan biri de Sera Gazı salınımıdır.

Güneşten gelen ışın ve ışıklar atmosferden filtrelenerek geçer.  Yer küreyi ısıtır yer küredeki ısı kaybı da atmosfer tarafından engellenir atmosferin ısıyı geçirme ve tutma özelliğine sahip. Sera gazı salınımı bu doğal düzeni bozar

Başlıca Sera Gazı Etkisi yapan ve Kyoto protokolünde sera gazı olarak kabul edilen bileşiklere bakalım: Karbon dioksit (CO2), Metan (CH4), Nitröz Oksit (N2O),, Hidroflorür karbonlar (HFCs), Perfloro karbonlar (PFCs), Sülfürhekza florid (SF6)

Sera etkisi yapan kükürt ve azot oksitleri gibi gazlar aynı zamanda yağmurlarla asit oluşturup asit yağmurları şeklinde yeryüzüne döndüklerinden zararları daha erken anlaşılmış olup salınmaları uzun yıllar önce yasaklanan gazlardır.

Havadaki miktarları Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve her ülkenin hava kalitesini koruma yönetmelikleri ile sınırlandırılmış olup,  sürekli ölçülerek kontrol altında tutulur. Ayrıca toplam miktarları çok az olmak zorunda olduğundan küresel ısınmaya neden olacak sera etkisindeki payları daha düşüktür. Su buharının miktarı ise suyun doğal çevrimi ile sabit kalırken, karbon dioksit miktarı sanayi devriminden bu yana sürekli artmış ve artmaya devam etmektedir.

Aslında karbon dioksit karbon çevriminin bir bileşeni olup, karbon içeren tüm maddelerin oksijenle yükseltgenmeleri veya yanmaları sonucu atmosfere geçer. Bitkiler fotosentezle havadaki karbon dioksiti alır, selüloz ve diğer karbonhidratlar şeklinde bağlar. Canlı besin zincirinin bir parçası olur. Toprak altında kalan canlı atıkları havasız ortamda fosil yakıtları oluşturur. Ayrıca yağmur sularında çözünen karbon dioksit de sulara karışarak karbonatlı çökeltileri oluşturur. Mesela kireç taşları yakılırken havaya giden karbon dioksit kirecin sertleşmesi sırasında havadan tekrar alınır. Bu tür doğal çevrimle havadaki karbon dioksit miktarı milyonlarca yıldır sabit kalırken sanayileşme devrimi ile doğal çevrimi dengesi de bozulmuştur. Bir yandan fosil yakıtların gittikçe artan miktarlarının enerji amaçlı ( termik santralarda, araçlarda, ısıtma sistemlerinde vb) yakılması ile artarken, bir yandan da orman varlığı ve yeşil örtünün azalması ile havadan tekrar bağlanan miktarı azalmıştır.

Bu dengesizlik nedeniyle 1850 yılında havadaki karbon dioksit miktarı milyonda 280 (yani 280 ppm) kadarken, 2000 yılında 380-400 ppm’e ulaşmıştır. Daha acı gerçek ise havadaki artışının her geçen gün daha hızlanmasıdır.

Sarım Havzası ve benzeri doğal yapıların bozulması durumumda sera gazının etkisinin daha çok artması demektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Emin Turhallı Arşivi