Mehmet Sebih Altun

Mehmet Sebih Altun

Gece vardiyası - 1

Sabahların çuvala girdiği, güneşin acıları gizlemek için saklandığı, dünyanın durdurak bilmeden zamanı bitirmek için hızlandığı bir evrenin çocuklarının hayal dünyası kadar zengin bir geleceği düşlerdi. Ertesi günün acısı bugünden hissedilmeye başlanmıştı. Dün yok gibiydi. Bugünse hislerin şahlandığı, çocuğun kırmızı paluç beklediği, hanımının onun geleceğini bildiği bayramın şerefe günüydü.

Saatlar geçmek bilmediği, nefeslerin göğüs kafesini parçalayacak kadar hızlandığı, heyecanın doruğa çıktığı son bir gece vardiyası kalmıştı bir kaç tatlı gün geçirmeye. Aklının ucunda yarın bu saatlerde otobüsün onu sevince boğacağı bir bayrama götüreceğini hayal ediyordu. Yollar şen şakrak, arabalar birer tebessüm sebebi olacaktı. Muavin Zınar Sozdardan evina dilemin (yüreğimin aşkı) parçasını çalacak ve tüm dünyalar neredeyse onun olacaktı.

Gözlerine uyku girmemişti gündüz. Bu gece son vardiyasına gidecek sabah parasını alıp düşecekti yola.  Bir saatten az bir süre kalmıştı görevi devralmaya. Şef elinde demlediği kaçak çaydan bir bardak almış ofiste soğumadan yudumluyor birazdan diğer vardiya şefine görevini teslim edecekti.  Erken gelmişti biraz Serhad. Üstünü değiştirmiş saati bekliyordu. Çok geçmeden diğer arkadaşları da geldi. İnşaat son kalıbı sökülecek ve bayramdan sonrasına kadar ara verilecekti. Işıklar, ay parlaklığını kapatıyor, yıldızlar bulutların arkasına saklanmıştı.

Teker teker iskeleye çıktılar. Beşe on kalaslar yanlardan yükseltilen iskeleye geçirilmiş güya sağlam edasında şanseseri ayakta duruyordu. Ellerde keserler çiviler bir bir sökülmeye başlandı. Bir saati geçmeden yağmur ağaçlara nefes vermeye, doğaya şenlik getirmeye başlamıştı güya. Ama iskeledeki kalaslar üzerindeki yağlarla yağmuru yiyince iyice kaygan olmaya başlamıştı. Sırat köprüsünde iplerin üzerinden süzülmeye benzemişti ayakta kalmak. Cambazların ayakları da neymiş, yapışkanlı çelikten bot bile giysen ayakta tutamazdı seni.

Arkadaşları korkarak ara verdiler. Ama Serhad durmak istemiyordu. Çünkü iş bitmeliydi. Geçikirse yarın sabah bitmesi için daha fazla kalmalıydı. Diğer vardiya gelmeyecekti. Sabah gidip duşunu alacak temiz elbiselerini giyecek ve saat 13.00 otobüsüne yetişmeliydi. Otobüsü kaçırırsa başka da bilet bulamazdı. Zar zor, rica minnet bir bilet bulabilmişti. Bayram öncesi bilet bulmak uzayda petrol aramak kadar zordu.  Arkadaşlarının durmasına aldırmadı. Uyarılarını ise hiç duymadı bile. Kendisine ayrılan tarafta kolon kalıplarını teker teker söküyordu.  Binanın yan tarafına geçmek için içeri girip diğer pencere ağzından çıkmalıydı. Ama Serhad bunu zaman kaybı olarak görüyordu. Ayağını bastığı kalas buz hokeyi dansı yapacak kadar kayganlaşmıştı. Sağ ayağını yan tarafa attı.

* * * * * *

Kızı Esila, saatler gece olmasına rağmen heyecandan uyuyamıyor annesinin aldığı elbiseyi başucuna koymuştu. Yarın babası yola çıkmadan Kırmızı papuç alacaktı ve artık bayramlık kıyafetleri takım olarak tamamlanacaktı.  Anne Hazal yarın sabah sıcak ekmek ve tandır çöreği yapmak için hamur yoğurmaya başlamıştı. Gece saat 3ü geçmişti neredeyse. Ama yarın arifeydi ve bayram sabahı evinin direği Serhad eve varacak ve hem hasret giderecek hem de bayram, bayram havasında olacaktı.  Altı yıl olmuştu evleneli. Ama her sene en az altı ay gurbete çalışmaya gidiyordu Serhad. Başka meslek yoktu. Hayatında gördüğü ve babası sayesinde tanıştığı tek meslek inşaattı. Geçinmek için başka şansı da yoktu şimdilik. (Devam Edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Sebih Altun Arşivi