Bir var(mış), bir yok(muş)…

Bir var(mış), bir yok(muş)…
31 Mart-23 Haziran sürecinde Türkiye’nin gündemine oturan İstanbul seçim süreci nihayetlendi. İlk seçimdeki küçük farkın (13 bin küsur) aksine...

31 Mart-23 Haziran sürecinde Türkiye’nin gündemine oturan İstanbul seçim süreci nihayetlendi.

İlk seçimdeki küçük farkın (13 bin küsur) aksine bu kez 800 bin oy farkla İmamoğlu yarışı yüzde 54 oy oranıyla kazandı.

Her ne kadar İstanbul özelinde ele alınsa da sonuç, hem iktidar hem de muhalefet açısından hiçbir şeyin 31 Mart öncesiyle aynı olmayacağını gösteriyor ve Türkiye açısından yeni bir siyasi durumun ortaya çıkmasına sebep olacak saikler fazlasıyla var.

İktidar blokunun bir yıl gibi kısa bir zaman diliminde başkanlık sistemiyle henüz ciddi anlamda bir başarı kazanamadan, girdiği ilk seçimde yenilgiye uğraması; Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler ve paralelinde ekonomideki ağır aksak durum;belki de başkanlık sisteminin iki partinin ortaklığında sürdürülmesinin imkansız olduğu sonucunu ortaya çıkarabilir.

Burada esas sorun Ak Parti’nin pozisyonundaki zayıflama.

24 Haziran’da Ak Parti’nin 42, MHP’nin 11 puanlık getirisi ile ortaya çıkan yüzde 53 sonucun gerisine düşen iktidar blokunda; artık ittifakın getirisi-götürüsü tartışmaları da başlayacaktır.

Alınan yüzde 45’lik oy oranında eğer MHP’yi yüzde 11 olarak kabul edersek geriye kalan 34 puanın Ak Parti açısından iyi bir sonuç olmadığı kanaati kabul görüyor gibi.

MHP’nin blok içinde aldığı pozisyonu anlamlandırıldığı çerçeve ‘kırmızı çizgilerin korunması’ üzerinden yapıyor ve 7 Haziran 2015’ten şimdiye kadar bu çizgisini korumuş durumda.

Bu saatten sonra özellikle AK Parti açısından tehlike çanları çalınmış gözüküyor desek yanlış olmaz sanırım.

Sonuçların açıklanmasının ardından Anadolu Ajansı’nın eski genel müdürü ve Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, Millet İttifakı’nın adayı Ekrem İmamoğlu’nun kazanması sonrası AK Parti’ye sert eleştiriler yönelterek, “Kişisel küçük çıkarları için her şeyi mubah görüp, öylesine haysiyetsiz şeyler yaptılar ki, koskoca bir camianın dinine, davasına, inancına, ilkelerine leke sürdüler, zarar verdiler. Asıl öfke duymamız gereken şey budur. İstanbul’u kaybetmek bunun yanında küçük kalır” dedi ve ismini vermediği bazı kişilere istifa çağrısında bulundu.

İçerden gelen bu eleştiri; Ak Parti’nin mevcut durumunu gözler önüne sermesi açısından önemli ve daha fazlasının da (özellikle Gül-Davutoğlu-Babacan ekseninde) yaşanma ihtimali var.

Dar bir çerçevede ele alınan bu eleştiri aslında içerden özellikle Kürt sorunu ve çözüm süreciyle ilgili gelebilecek eleştirileri gölgelemek niyetli olabilir.

Seçim yenileme kararıyla beraber, özellikle “açlık grevlerinin sonlandırılması” ve son olarak Abdullah Öcalan’ın seçime saatler kala sızdırılan mektubu, (ve tüm bu yaşananların seçimle ilişkilendirilmesi açısından) en azından kötü niyetli yorumları bastıracak bir aşamaya geleceğini şimdiden kestirmek oldukça zor.

Ancak bunu anlamamız uzun sürmeyecek.

Her şey iktidar blokunun alacağı pozisyona bağlı.

Ana aktörü Ak Parti olan blok, “kısır döngüye dönüşen süreci demokrasiyle mi aşacak, yoksa aynı siyasetle yola devam mı edecek?”

Hep beraber göreceğiz.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.