Bayram Öcal yazdı: Senin acın, benim acım; Sinestizi

Hiç bir şey uzaktan ya da tepeden bakıldığı gibi değil; İçine girmeden girip yaşamadan yaşayıp öğrenmeden neredeyse kimse bir şeyi tam anlamıyla bilemez.

Örneğin evladını yitiren ebeveynlerin durumunu ya da tüm varlığını bir anda kaybedenlerin ruh halini, felaketleri yaşayanları derinlemesine anlayamayız.

Bu çevrenizdeki insanlar için de çok uzaktaki biri/leri için de geçerlidir.

Ama şöyle bir kanaat geliştirebiliriz; inançlar, ideolojiler, ritüeller farklı da olsa acı, sevinç, ölüm, kazanım, kaybediş dünyanın her yerinde hemen hemen aynı tadı bırakır yüreklerde.

İllaki bir yakınınızın olmasına gerek olmadan; birilerinin acısına, sevincini anlayabilme denilen, adına empati denilen bir duygu gelişimi vardır.

Ama adına sinestezi denilen bir hastalık var ki yukarıda bahsettiklerimizden çok farklı bir durumdan bahsetmek istiyorum.

Bir uzman olarak değil ama uzmanlara kulak vererek anlamaya çalışalım bu hastalığı. Ki ne kadara hastalık olduğuna siz karar verin. Belki de aşırı duyarlılık da denilebilir.

Birçoğumuzun belki ismini hiç duymadığı, bazılarımızın zaten yaşadığı ve bazılarımızın da henüz farkında olmadığı bir hastalık “sinestezi”. Duyuların kesişmesi anlamına geliyor. Yani bir çeşit, aşırı fiziksel duyarlılık hali. Bunun bir çeşidi olan ayna dokunuşu sinestezisi(ayna tepkisi) ise oldukça kışkırtıcı ve yeni bir form.

Bir insan, başka birinin acısını veya ne hissettiğini asla tam olarak anlayamaz diye düşündük yıllarca. Ama sinestizi hakkında öğreneceklerim açıkçası beni şaşırttı.

Bu nörolojik rahatsızlığa sahip kişiler, çevreleriyle bir çeşit duyu ortaklığı kurarlar. Öyle ki, kendileri ile öteki arasındaki sınır giderek bulanıklaşır. Örneğin bir filmdeki dövüş sahnesini izlediklerinde hırpalandıklarını, çocuğunu kucaklayan bir anne gördüklerinde ise sıcak kollar tarafından sarmalandıklarını hissederler.

Yapılan araştırmalara göre bu sinestezi türünde, beynin normalde dokunma duyusunu algıladığında gönderdiği sinyalle; başkasına dokunulduğu görüldüğünde gönderdiği “ayna sistemi” sinyali birbirine karışıyor.

Bilim insanları bu ayna sisteminin, empati duygusuyla ilgili olduğunu düşünüyorlar. 2005 yılında yapılan bir beyin görüntüleme çalışması; bazı kişilerde, normalde dokunmayla etkinleşen beyin bölgesinin, bir diğer kişiye dokunulduğunu izlediklerinde aşırı etkinleştiğini göstermiş. Sinemada ya da belki bir toplantıda izlenen bütün dokunuşların hissedilmesinin nasıl bir deneyim olduğunu anlamak oldukça güç.

Yani sahip olduğumuz bu ayna nöronlar sayesinde “senin acın, benim acım” olabiliyor. Düşünsenize karşınızdaki insanın fiziksel olarak canı yandığında, o acıyı birebir hissedebiliyorsunuz.

Ne kadar ürkütücü değil mi?

Orta yolu olan bir hastalık bekliyorum, ne duyarsız ne de aşırı tepkili olmayan…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi