Kilden kendine yolculuk!

Kilden kendine yolculuk!
Ressam ve heykel sanatçısı Hediye Yaşar, kilden heykel yapmayı “kişinin kendine yolculuğu" olarak yorumluyor. Yaşar, kadına dayatılan toplumsal rollerin...

Ressam ve heykel sanatçısı Hediye Yaşar, kilden heykel yapmayı “kişinin kendine yolculuğu" olarak yorumluyor. Yaşar, kadına dayatılan toplumsal rollerin dışında, kendi kimliğini oluşturması gerektiğini söyledi

YENİGÜN HABER -  Hobi olarak başladığı resim ve heykel sanatını hayatının bir parçası haline getiren Hediye Yaşar, 9 yıldır kadın temaları üzerine yoğunlaşıyor. Resim yaparak sanat alanında üretmeye başlayan Yaşar, daha sonra yağlı boya eğitimi aldı, heykel ve plastik sanatlarla ilgilenmeye başladı.  Heykel alanında eğitim almamasına rağmen birçok eser ortaya koyan Yaşar, kile bir kez dokunur ve bir daha vazgeçemez. Resim eğitmenin aldığı kile şekil vermek için dokunmasıyla heykel serüveni başlayan Yaşar, kilden heykel yapmayı “Kendinize yolculuk yapabildiğiniz alanlardan biri, o esnada hiçbir şey düşünemiyorsunuz, sadece siz varsınız ve karşıdaki nesneyi şekillendirmek var, duygularınızı yoğurmak var” şeklinde yorumladı.

15 kadının yolculuğu: Metal kolektif

Asıl mesleği hemşireliğe de devam eden Yaşar, ilk sergisini 2017 yılında kadın temalı “Zamanın Alegorisi” adıyla açar. 15 kadının bir araya gelmesiyle “Metal Kolektif” oluşumuyla eserler üretmeye başladıklarını ve ilk sergilerinin temasını da kadınların oluşturmasını istediklerini dile getiren Yaşar, “Sergi sonunda bir de ‘Kadınlar’ diye bir heykelimiz vardı, bu serginin son çalışmasıydı. Sergimi gezenler bundan çok etkilenmişti. Bunun üzerine oradaki kadınlarla sohbet etmeye başladık. Kolektif bir çalışma yapma kararı aldık. Hiç birimiz Güzel Sanatlar okumadık, her birimiz farklı meslek gruplarındanız” dedi.

Her yer sanat alanı

Yaşadığı evi atölyeye dönüştüren Yaşar, evin balkonunda heykellerini, salonunda ise resimlerini yapıyor. Yaşar, tuval bulamadığında ise evdeki beyaz eşyaları boyayarak sanata olan tutkusunu ortaya koyuyor. Çocuk yaşta başladığı sanata ilgisini yıllarca kadınlarla ilgili sayısız hikaye biriktirerek sürdüren Yaşar, resim ve heykel yapmaya başladığı andan itibaren biriktirdiği tüm anıları anımsadığını ve eserlerini bu duyguyla ortaya koyduğunu söyledi.

“Daha sonra baktım ki resimlerdeki kadınlar, hikayesini bildiğim kadınlar” diyerek eserlerindeki temaların nasıl ortaya çıktığını anlatan Yaşar, “Resimlerimde dünya kadınları var. Kırsalda yaşayan kadından, sarayda yaşayan kadınlara, birçok kadın var. Ancak ortak bir yanları var. Yüzyıllardır çözülemeyen kadınların yaşadığı sorunlar. Bunu bu sefer resme yansıtıp, izleyicilerin gerçekten derinden hissetmesini istedim. Benden çıkıp artık bu eserler, onların olsun istedim. Şimdi baktığım zaman resimler beni kusuyor, o resimler benden çıktı, artık izleyiciye ait, onlarla yaşam bulup, onlarla sürüyor” diye konuştu.

Tanıdık kadınlar: Hazin, ben, yas

Yaşar, her tabloda kadınların kendilerinden bir parça bulduklarını söyleyerek, tabloları şöyle anlattı:

“Hazin tanıdığım bir kadın. Onunla tanışmam bir arkadaşımı cezaevinde ziyarete giderken oldu. Pazartesi günleri arkadaşımı ziyarete giderdim, Hazin’le o esnada sohbet ediyorduk. Hazin’le hiç karşılaşmamız olmadı ama onla içsel bir yolculuğumuz oldu. Orda bir dokunuşumuz oldu ve bana kattığı duyguları oraya resmettim. Çünkü Hazin çocukluk kısmını atlayıp, tamamen yetişkin bir şekilde hayatına devam eden ve o şekilde kararlar alan bir kadındı. Yas tablosu da yaslarda herkesin o duyguyu hissetmesi çok farklı. Kimi daha dik durur, kimi içine yolculuk yapar, kimisi duygularını daha net ifade eder, herkesin acıları yaşama ve hissetme şekli çok farklı ve ben bunu yansıtmak istedim. Ben tablosunda ise, tabloyu gören tüm kadınlar bana dönüş yaptı. Kadınlar Ben tablosu için ‘Tıpkı ben’ diyorlar. Tablonun ismini öğrendiklerinde çok duygulanıyorlar. Sanırım hepimizden bir parça var.”

400 kadın figürüyle ‘göç ve kadın’

Yaşar, kişisel sergisi dışında Metal Kolektif’in Kasım ayında 400 kadın figürüyle “Göç ve Kadın” adlı sergiye hazırlandıklarını, sergiden sonra yeni projeler için hazırlıklar yaptıklarını aktardı. Sadece kadın çalışmalarını sergileyeceklerinin altını çizen Yaşar, sergide kolektif üyesi 15 kadın dışında, 4 kadın sanatçının daha olduğunu belirtti.

Atık malzemelerden sanat eseri

Yaşar, eserlerin üretim şartlarına değinerek, “Metal Kolektif’in bu çalışmasındaki süreç, çok zorlu bir süreçti. Her şeyi atık malzemelerden yaptık. İstanbul'da bir üyemiz alçı bezi fabrikalarını gezdi, atık malzemeleri toplayarak bize gönderdi. Bedensel olarak yorucu bir iş. Ancak üstesinden gelemeyeceğimiz işin olmadığını bu dönemde kavradık. Bir grup arkadaşımız bize demir aldı. Bizde küçük küçük paralar koyarak, ihtiyacımız olan diğer malzemeleri aldık” ifadelerinde bulundu.

‘Kendi kimliğimizi yaratmalıyız’

Heykeller için kullanacakları demirleri sanayi sitesinde bir dükkanda büktüklerini ve zamanla bu dükkanı kullanmaya başladıklarını dile getiren Yaşar, “Heykellerin boyanması için malzemelerimiz sanayiye götürdük, boyama işlemini orada yaptık. Özellikle demirlerin boyanması çok zorlu bir süreçti. Bu süreçte erk yapının eleştirilerine de maruz kaldık. Bize ‘yapamazsınız’ dediler. Oysa biz kadınlar müthiş varlıklarız. Erkeğin bize layık gördüğü hayat, doğmak, büyümek, evlenmek, çocuk doğurmak, işte bir sürü kimlik ediniyoruz ama kendimize ait bir alanımız ve kimliğimiz yok. Bizde bir alan yaratmak istedik. Kendi kimliğimizi biz yaratmalıyız” dedi.

‘Diyarbakır neden bir sanat merkezi olmasın?’

Hem sanatsal çalışmalar yapan hem de hemşireliği sürdüren Yaşar, özellikle pandemi sürecinde iş yoğunluğu ve pandeminin sağlıkçılar başta olmak üzere toplum üzerinde yarattığı  psikolojik etkinin ağırlığı altında olduklarını, ancak sanatın kendisine yeni bir dünya yarattığını kaydetti. Yeni eserler üretmek için ekonomik anlamda zorlandıklarını söyleyen Yaşar, eserlerini uzun bir süre satışa sunmayı düşünmediğini, ancak hem Diyarbakır’da sanat galerisi açmak hem de daha farklı eserler üretmek için bazı eserleri satışa sunacağını söyledi. Yaşar, kadınların en büyük çabalarının Diyarbakır’ın sanat merkezi olması olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: “Çalışmalarımız İstanbul ya da Avrupa ülkelerine de gidecek, ancak biz Diyarbakır’da üretmeye devam edeceğiz. Neden Diyarbakır bir sanat merkezi olmasın ki? Neden İstanbul’dan sanatseverler Diyarbakır’a gelip sergimizi gezmesin?”

Yaşar, son olarak hem Diyarbakır Ticaret Odası Başkan Yardımcı Nevin Ay’ın hem de sanayi de çalışan esnafların desteğiyle yaptıkları eserleri, Kasım ayında sergileyeceklerini paylaştı. Yaşar, tüm kadınları sergiye davet etti.

Tel, cam elyaf ve kilden heykeller

Yaşar, Kasım ayında planlanan sergi için yaptıkları heykelleri nasıl hazırlandığına dair kısa bir performans ile sergiledi. Önce heykelin iskeletini oluşturan Yaşar, iskeletini tele istenilen şekli vererek, daha sonra bunun üzerine içine cam elyaf doğranmış kili sarkıyor. Heykel, metal görünümü için daha sonra boyanıyor. (MA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.