‘Esnaflığın tadı kalmadı’

‘Esnaflığın tadı kalmadı’
Diyarbakır'ın Sur İlçesi'nde bulunan tarihi Sipahi Pazarı'nın girişinde esnaflık yapan Fırat ve Yaşar Bakırcı kardeşler geçmişten günümüze esnaflığı...

Diyarbakır'ın Sur İlçesi'nde bulunan tarihi Sipahi Pazarı'nın girişinde esnaflık yapan Fırat ve Yaşar Bakırcı kardeşler geçmişten günümüze esnaflığı anlattı. Esnaflığın eski tadının olmadığı vurgulayan Bakırcı kardeşler, insanların ne yapacağını kestiremedikleri için artık güvenin kalmadığını vurguladı

 A.Vahap Kaya / Yenigün Özel

DİYARBAKIR YENİGÜN - Diyarbakır'ın Sur İlçesi'nde bulunan tarihi Sipahi Pazarı'nın girişinde Esnaflık yapan Fırat ve Yaşar Kardeşler, dededen babaya, babadan oğula geçen 60 yıllık esnaflık serüvenini anlattı. Zanaatkârların yok olması ile birlikte üretimin de yok olduğunu kaydeden Yaşar Bakırcı, hazırdan beslenir, hazırdan harcamaya başlayınca büyüklerin ‘Hazıra dağ dayanmaz’ atasözünün sürekli aklını kurcaladığını ifade etti. Kardeşlerden Fırat Bakırcı ise; eskiden teknolojinin insanların kontrolünde olduğunu şimdi ise insanların kendilerini, beyinlerini yani her şeyi teknolojiye bıraktığını kaydetti.

‘Esnaflıkta eski tat yok’

Esnaflıkta eski tadın olmadığını vurgulayan Yaşar Bakırcı, geçmişten günüme esnaflık serüveniyle ilgili şunları söyledi:

“İnsanların ne yapacağına dair bilgilerimiz çok küçüldü, eskiden insanların nasıl davranacağını kestirebilirdik ve kârımız da iyiydi, şimdi ise insanlar çok değişti. Eskiden borç verirdik ve herkes borcuna sadık olurdu. Şimdi ise asla borçlarına sadık değiller zaten borç verme olayı da bitti. Doksanlar da bir kişi tayini çıktığı gün gelip bayağı eşya aldı ve bizde sürekli müşterimizdir deyip borç verdik ama gidiş o gidiş oldu meğer aldığı eşyaları direk evini taşıdığı arabaya yükleyip tayin olmuşlar bizde peşlerine düşemedik o paramız öylece gitti. İnsanların alım gücü düştüğünden ne kadar az kar koysan da insanların hala senden fiyatı daha da düşürmesini istiyorlar, bu nedenle ne kadar ucuz satsak da hala gözleri alış verişin arkasında. Toptancı olarak elli yıldır alışveriş yaptığımız toptancılar sebebini bilemediğimiz bir şekilde güvensizlik gösterip ya mal vermiyor veya pahalı satıyor, yani anlayacağın eski tat yok.”

Sanatı bırakıp hazıra yöneldiler

İnsanların artık üretmeyi bırakıp hazırdan beslenmeye başladıklarının altını çizen Bakırcı; “Bu günkü tabloyu babalarımıza anlatsaydık inanmazlardı. Gün gelecek köydeki insan, domates yetiştirmeyip şehirden isteyecek, ekmek tandıra vurmayıp şehirden isteyecek deseydik, babalarımız sert tepki gösterirdi. Biz köye ekmek, sebze ve meyve gönderiyoruz. Köyden gelen adam şehirde çok farklı bir şey yapmıyor. Buradaki insanların da ekecek bir şeyi olmayınca; yani kısacası işi olmayınca daha kestirme yollardan sonuç alıcı davranışlara girmek istiyor ama bu da sonuç getirmiyor.  Eskiden bu çarşıda bol zanaatkar vardı şimdi ise zanaatkar kalmadı. Bakırcılık, çinicilik, altın işlemesi, ayakkabı imalatı ustaları yok artık. Eski bir arkadaşım galeride dükkânı var onun babası öyle güzel ayakkabılar üretirdi, çalışanları çoktu İzmir’ günde beş kamyon ayakkabı gönderiyordu ama şimdilerde Diyarbakır hep dışarıdan alıp burada tüketiyor, bölge çok mu farklı? Hayır, üç aşağı beş yukarı hep aynı.”

‘Eskiden teknoloji insanların kontrolündeydi’

Kardeşlerden Fırat Bakırcı ise teknoloji ve medyanın yanlış anlaşıldığını ifade ederek şunları söyledi:

“ Özellikle teknolojinin gelişmesiyle rahata alışan insanlar yaşamı daralttığının farkına varamadı ve üretmeyip teknolojiyi yaşamın her alanına koydu, oysa bazı şeyler vardır ki mahremdir ve teknolojinin girmemesi gerekiyor. İşçiliklerde ben hala teknolojiye soğuk bakarım. Zeugma’daki ince işçiliği hala teknolojiye aktaracak beyin ya oluşmadı veya imkânsız bir işçilik gibi duruyor. Eskiden her teknolojik gelişme insanlığın kontrolünde ve teknoloji insanlığa teslim halde yaşıyordu ama şimdi ise insanlar kendilerini, beyinlerini, zaman geçirmelerini her şeyi teknolojiye bıraktı. Bu durum da toplumsal ilişkilerde soğumayı, insanlığı daraltmayı getiriyor. Yani insanların yaşam amaçlarından uzaklaşması ise toplumsal ilişkileri olumsuz etkiliyor. İhtiyacı olanı değil farklılığını göstermek için marka giyinmeyi, en büyük ev sahibi olmayı, en pahalı telefon almayı ve akla ziyan masraflar yaparak yaşamı temel amaç haline getiriyor ki buda müthiş hırsı ortaya çıkarıyor bu hırs ve zayıflayan kişiliği bir araya getirdiğinde ise hırs kişiliğe baskın çıkıyor.”

‘Biz birbirimizin parçasıydık’

Saygının çok önemli olduğunu vurgulayan Fırat Bakırcı; “Biz sadece babamız karşı hassas davranmıyorduk. Komşularımıza karşı da öyle davranırdık ki komşumuz, babamıza bizim ile ilgili olumsuz bir şey anlatmasın. Biz birbirimizin parçasıydık gibi davranırdık yani bir vücut olmuştuk birinde bir aksilik olsaydı herkes rahatsız olurdu.  Biri bir şey yaptığında günlerce konuşulurdu ve olumsuz davranan ben ne yaptım tövbe bir daha yapmam sonucuna varırdı ama şimdilerde duyduklarımız bizi korkutuyor. Allahtan bu sokak iyi ve hep eski esnaftı yani buradan memnunuz. Saygı çok iyi kendi aralarımızdaki diyaloglarımız çok iyi ama esnaflığın geçtiği yaşam serüven daralarak devam ediyor umarım fazla olumsuza yönelmeden bir müdahaleyle insanlığı, güzel yaşamı hâkim kalmayı bırakabiliriz” şeklinde konuştu.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.