Dr. A.vahap Kaya yazdı: Zora koşulan günübirlik yaşam şartlarının getirdikleri-2

Evrimleşerek gelişerek kendilerini güvene alma; ilkin yaşamın birincil gereği olan korunma ve barınma ihtiyacını karşılama bu insanların birincil yaşam hakkı kabul görmüş ve insanların bu konuda güvenli bir ortam yaratmalarından sonra başka arayışlara geçebilmişlerdir. Kendi duygularındaki en yoğun birikimi kendi bedenlerinde biriktirmeyi beceren insanoğlu bu birikimi paylaşmalarıyla başka evreye geçmeyi başarmıştır. Bu paylaşımı artırdıkça ise daha fazla insanlığının farkına varması ise bir vazgeçilmezliği ortaya çıkarmıştır. Betimlemelerden uzak daha fazla yaşam ile iç içe olan bir süreci yaşayan insanlık kendini geliştirmeyi de ihmal etmemiştir.

Siz açken üstünüzün düzenli olup olmadığını düşünemezsiniz veya bir yerlere tatile gitmeyi düşünemezsiniz. Ancak açlığınızı karşıladığınızda başka konuları düşünecek duruma gelirsiniz. Bu ilişki ağı ve beklentisi yıllar hatta asırların küçük adımlarla kendini bin yıllara teslim ettiği başarılı sahnelerin sonucunda gelişen gelişmelerdir. Ama insanlardaki en derin iz bıraka iz açlık duygusu ve açlık veya kuraklık dönemlerindeki açlığı yaşayan insanların anlattığı hikâyeler en acıklı hikâyelerin arasında hala birincil etkiye sahip oluşlarına baktığımızda insanların ders çıkarmaları ve bir daha aynı acıları yaşamamalı için acılardan ders çıkarmayı ama sevinçleri paylaşma yoluna gitmişlerdir. Hissedilenlerin tarifi yetersiz kalınca da pratik yaşam içinde ne demek istediklerini yaşayarak uygulamaya koymuşlar ve gelinen süreçte duygular daha gelişmiş hale gelmişiz ancak olumsuzlukları ve bunlara karşı tedbir almayı o derecede geliştirdiğimiz söylenemeyecek kadar gözler önünde olan bir yaşam tarzı vardır.

Peki! Bir arada bulunma bir toplum olma, toplumsallık öğesini kazanmak için yetiyor mu? Hayır, yetmiyor ve herkesin birbirlerine karşı sorumlulukları olduğu gibi kişilerin topluma ve toplumu ayakta tutan kurallarına, geleneklerine ve bir arada bulunma yapısına karşı sorumlulukları vardır. Soruları üretmeden ve soruların cevaplarını bulmada yardımcı olmadan sadece yaşamak insanın gelişmesine yetiyor mu? Hayır, yetmiyor çünkü çevren hareketli ve hareketli olan her şey gelişmeye müsait bir konumda onlar gelişirken sen yerinde durursan gerilersin. Toplumsallığı yaşamak için sadece bir arada olma yetiyor mu? Hayır buğdayı bir torbaya koyarsan bir toplum oluşturmaz ancak bir topluluk olur ama yenilmekten kurtulmaz. Toplumu daha sert ve daha derinden etkileyen öğelerin yerlerinin nereler olduğunu görmeden yüzeyel yaklaşım ve yaşam gibi olguları geçiştirerek yaşamak, yaşamdan hazınız tatmin edici olur mu? Hayır, bir ot canlı ve rüzgar ile hareket eder yön değiştirir ama toplumsallık anlamında duygusallık anlamında çok gazla katkı sunmaz belki doğal denge konusunda bulunması elzem ama bir o kadardır. İnsan ise duygusallığa sahip ve duygusallığını aktarabiliyor. Toplum öğesi olan insanların birlikte yaşam hukuku dedikleri bir ananeyi oluştururken varmak istedikleri neydi ve ne amaçlandı? Herkes birbirinin hukukuna saygı gösterecektir, senin kadar karşıdakinin de bu toplumda yer edinme ve söz sahibi olma hakkı vardır. O üretiyor sende üretiyorsun, o bu toplumda sen bu toplumdasın E o bu toplumda söz sahibi değil sen bütün söz hakkını kendinde toplamışsın bunda birlikte yaşam hukukundan söz etmek olası mıdır? Hayır.

Daha estetik bir yaşam için sanatı icra eden toplum birlikte yaşamanın da hukukunu ve şartlarında ortaklaşmayı üretip yaşaması onların daha fazla güvenli ortamda yaşama istemlerine bir cevaptı. Herkes söz sahibi ve gelişkin imkanları birlikte paylaşıyorsa birlikte üretiyorsa kimin bir başkasının malında gözü olur ki? Bir başkasının malına göz koyana hastalıklı kişi olarak bakılacağı için dışlanır ve dışlanmışlık, yalnızlık en büyük cezadır. Bir arada bulunan insanların ortak bazı özellikler inşa etmeleri herkes için geçerli olan ilk yasaları oluşturmuş ve buda herkes tarafından kabul gören ilk ve tek kabul gören herkesin uyduğu ortak yasalar olmuştur. Bu yasalarda da herkes üretmeye devam edecektir, herkes bir başkasının hakkını koruyacaktır. Yani toplumun oluşturduğu yasalara uyduğu gibi sorumlu olduğu konularda da sorumluluklarından kaçmayacaktır. Bu birlikte yaşama inşasını beraber gerçekleştiren toplumların ananeleri herkesin mirası ve emeği sonucu oluştuğu için herkes kendi üretimine ve emeğine sahip çıkar. Herkesin yaşamına dokunan, herkesin tenine dokunan bir yel gibi herkesin içine işliyor ve bu işleyiş insanları daha da hassaslaştırıyordu. Bu kadar hassas bir psikoloji beraber üretkenliklerinden geliyor ve beraberliklerin sürekli ileri bir mecraya taşıma istekleri onları ileri aşamalara götürüyordu. İster üretim olsun ister bu üretkenliklere karşı hassaslık konusunda olsun gelişme kat ediyorlardı. Bu gelişmeleri de herkesin kendi üretimi olduğunu herkese kabul edercesine anlatıp anane haline geldiğinde kendini kendi yarattığı kültürün bir parçası görüyorlardı ve öylece yaşama devam ediyor. Devam Edecek

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Vahap Kaya Arşivi