Video Haber: Tarihi mekanlar turizme katkı sunuyor!

Video Haber: Tarihi mekanlar turizme katkı sunuyor!
Tarihi ve kültürel mirasın korunup yaşatılması amacıyla devlet eliyle restore edilen tarihi kalıntılar halkın hizmetine sunuluyor. İnşa ve restorasyon...

Tarihi ve kültürel mirasın korunup yaşatılması amacıyla devlet eliyle restore edilen tarihi kalıntılar halkın hizmetine sunuluyor. İnşa ve restorasyon çalışmaların ardından çoğu yapının kafe, kahvaltı türü yerlerine dönüştürülmesinin kent turizmine katkı sağladığını söyleyen yetkili ve işletmeciler, bu tür yerlerin yerli ve yabancı turistin ilgisini çektiğini vurguladı.

VİDEOYU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Remziye ÇELİK/Yenigün Özel

DİYARBAKIR YENİGÜN - Eski geçmişi ve zengin tarihi yapıları ile öne çıkan Diyarbakır, yerli ve yabancı birçok ziyaretçinin uğrak mekanlarından. Restorasyon çalışmalarının ardından turistler için bir cazibe merkezi haline getirilen tarihi yapıların aslına uygun olarak dönüştürülmesi ise meşakkatli bir yolculuk. Dönüştürülme ile birlikte sosyal bir tesis yapılan tarihi mekanlar, kafe tarzı yerler olarak önümüze çıkarken, bu mekanların daha çok ticari bir alan olarak kullanılması buralarda tahribat oluyor mu algısını ortaya çıkarıyor. Gazetemize konuşan yetkili ve işletmecilerin görüşü ise bu mekanların dönüştürülmediği takdirde yok olup gideceği ve en doğru kararın da bu tür yerlerin dönüştürülmesi gerektiği yönünde.

“Talep üzerine dönüştürülme yapılıyor”

Vakıflara bağlı olan mekanlar hakkında konuşan Diyarbakır Vakıflar Bölge Müdürü Metin Evsen, dönüştürülmelerin talepler doğrultusunda yapıldığını ve bu dönüştürülmelerde ziyaretçilerin de etkisi olduğunun altını çizdi. Evsen; “işleyen yerleri değerlendirmemiz lazım. En doğrusu kafe ve benzeri yerlere dönüştürmekti. Halkın ve dışarıdan gelen misafirlerin taleplerine doğrultusunda dönüştürüldü. Örneğin, Hasan Paşa Hanı bugün Diyarbakır’ın önemli cazibeli merkezlerinden bir tanesi.  Bununla ilgili isabetli bir karar verdiğimizi düşünüyorum. Kültür faaliyetleri bizimle ilgili değil. Bu yetki belediyelerdedir. Dönüşen yerlerde birçok kiracımız var. Birçok insan da oradan evine ekmek götürüyor. Oraya gelen ziyaretçiler de hediyelik eşya alıp götürürler. Sosyal etkinlik ve faaliyetler ise belediyelerin alanına girerler. Bazı uygun yerler de var bunlar için. Mülkiyeti belediyede olan yerlerde yapılabilir. Mülkiyeti bizde olan yerleri değerlendirilmesini yaptık. Arz talep ve ihtiyaçtır. Talep kolunca ortaya ya da ihtiyaç olunca çıkar. Örneğin Sur’un cazibe mekanı haline dönüştürülmesi lazım. Kendim de 75 semtinde oturmama rağmen Sur’a gelip çayımı içer, daha rahat ederim” dedi.

“Bunların hepsi kültürel birer faaliyet”

Diyarbakır Kültür-Musiki ve Turizm Derneği (DİKTUM-DER) Başkanı Kenan Aksu ise,  tarihi mekanların kafe tarzı yerlere dönüştürülmesini kültürel faaliyet olarak değerlendirdi. Aksu; “Tarihi yerlerin bu tarz mekanlarla insanları çekeceği dünyanın her tarafında görülüyor. Bunun gibi örnekler de var. Bir insanın bir yeri ziyaret etmesi için sebebinin olması gereklidir. Bir kafede oturmak ya da kahvaltı yapmak. Yaptığımız işle dünyanın her tarafında takip ediliyoruz. Bir özelliği olmalı ki insanlar gelebilsin. Mesela yeni yapılan yerlerde butik oteller yapılacak. Çevresinde yine kafeler olacak. Örnek verilecek olunursa, Surlara her yerden ziyaretçi geliyor. Ve biz bu yerleri açmadan önce insanlar, uyuşturucu ve hırsızlık gibi olaylar yüzünden giremiyordu. Bir yere bir değer kazandırdığınız zaman, işlevselleştirdiğinizde aynı zamanda orayı koruyorsunuz da. Muhafaza edip sahiplenmiş oluyorsunuz. Aynı zamanda biz Diyarbakır’ın musikisini de yaşatmış oluyoruz. Biz burada kültürel bir faaliyet de yapıyoruz. Kahvaltı yeri işleten kentin kahvaltı kültürünü tanıtıp yaşatıyor. Bunların olması faydalıdır ve olması gereken budur. 20 senedir bu işin içindeyim Sur’un restore edilmesi başta olmak üzere birçok işlerde bulundum. Biz bunları gerçekleştirmiş olmasaydık kimse yatırım yapmazdı. Kültürel faaliyetler için de yetkililerin devrede olması gerekir. Ama başıboş bırakılmış. Müteşebbisler oraya girip hareketlendirmişler. Oraya girilmiş olmasaydı o şekilde kalır yıkılırdı. Biz orada çalıştığımız süre içinde de çok zorlandık” diye konuştu.

“Düzenli bir denetleme yapıldığını görmedim”

Bülent Yılmaz isimli işletmeci de tarihi yapının herhangi bir yerine dokunmadıklarını ancak bakımını da yapamadıklarını söyledi. Yılmaz; “Gündüz kahvaltı saat 10’dan başlar sonra da kafe olarak işletiyoruz. Bizim işletmeci olarak bir suçumuz yok. İster istemez tahrip ediliyor. Tahripten ziyade düzeltmek zaten imkansız. Tarihi mekânın bir yerini değiştirmiyoruz. Mesela bir duvarın yıkıp bir kapı açmıyoruz, bir çivi çakmıyoruz. Ama bakımını da biz yapamıyoruz. Mesela burası on sene önce restore edildi. 10 yıl içerisinde hiç bir şey yapılmadı. Çatısı çökmek üzere. Kar yağdığı zaman odaları su basıyor. Yağmur çok fazla yağdığı zaman tekrar aynı şekilde su basıyor. Üst kapama yok. Bir yeri işletmeye açtığınız zaman bazı şeyleri de görmezden geleceksiniz. Dükkan bir şekilde işliyor. Güneşten rahatsız oluyor müşteriler, bunun çözümü yok. Yetkililer yaptığımız çözümden şikâyetçiler. Kendileri de herhangi bir çözüm bulmuyor. Mesela, sadece kirayı alırlar. Devlet aldığı paraya bakıyor. On yıldır burada çalışıyorum. Düzenli olarak bir denetleme yapıldığını da görmedim. En azından ben görmedim. Biz bir hata yaparsak gelir şikâyet ederler sadece” diye belirtti.

“Dönüştürülmede en iyi alternatif kafe ya da restoran”

Dönüştürülmede kafe ve benzeri yerler olmasının en iyi alternatif olduğunu söyleyen Yılmaz; " Doğu, kültürü ve yemeği ile tanınıyor. Kendi milletimiz de boğazına düşkündür. İyi yemek seçer. Doğal olarak gelen ziyaretçiler de hem buranın tarihi yapısı hem de mutfak lezzeti için geliyorlar. Gelen misafir sorarak geliyor. İnternetten, bilen arkadaşlarına veya daha önce gelenlerden sorup öyle geliyor. Ziyaretçilerin turizme katkısı yüzde yüzdür. Orası tartışılmaz. En basit örnek; Diyarbakır’a gelmek isteyen, doğu planı yapan biri Sur’a gelmeden Hasan Paşa Hanına geliyor. Bu durum on yıl önce böyle değildi. Buraya restorasyondan sonra geldim. Diyarbakır’ın yerlisi bile burayı bilmiyordu. Buranın esnafı ve eski insanları dışında burayı bilen pek yoktu. Köylerden, Urfa’dan ve Mardin’den malzemelerini getirip satıyorlarmış. Benim nenem de Mardin’den eşekle yumurta getirip burada satıyormuş. Bahsettiğim 70 yıl öncesi. On yıl öncesine kadar pek bilmezlerdi ama şimdi bu tarihi mekanları bilmeyen yoktur. Bu yüzden dönüştürülmede kafe ya da restoran olması en iyi alternatif. Burada yaklaşık olarak otuz tane işletme var. Bu, otuz işveren demek. Bunların yanında çalışan ortalama 150 kişi vardır. Size şöyle bir örnek vereyim, gümüşçüde bir kişi çalışıyorsa bizde yirmi kişi çalışır. 200 kişinin ailesini de hesaplasak bine yakın insan sadece bundan yaşamını sürdürüyor. Bin kişi ekmek yiyorsa ekonomiye de katkısı göz ardı edilemez. Bunun gibi onlarca mekan var. Son olaylardan sonra her ne kadar azalma gözlemlense de bazı yerler kapatılmış durumda. Zamanla onlar da düzelir. Son olaylar işleri aksattı. İnsan gelmeye çekiniyor çoğu zaman” ifadelerini kullandı.

“Tarihi yerleri diri tutacak çalışmalar yapılmalı”

İşletmeci Kerem Kılınç da tarihi yapıların kafe türü yerlere dönüştürülmesini şöyle değerlendirdi;

“Burası dönüştürülüp kafe yapılmadan önce harabeydi. En son sahibi ise burayla işi bitip o şekilde bırakıp gitmişti. Biz aldığımız zaman çökmüştü. Tuvalet, banyo yoktu. Burada mahzen bile var deniliyordu. Eğer restore edilip verilmeseydi işletmeciye muhtemelen geri kalan kısım da yıkılıp gidecekti. Benim düşüncem eğer bu tarihi mekanlar ev olarak kullanılmıyorsa bir şekilde kafe, restoran olarak canlandırılmalı. Bizim mekanımızın da restoresi aslına uygun olarak zarar verilmeyecek bir şekilde dönüştürüldü. Her sene birkaç kez olsa da tadilatı, boyası düzenli bir şekilde yapılıyor. Ahşapları yenileniyor. Bu çalışmalar da bu mekanları diri tutacak. Daha az tahrip olacak. Ben o yüzden diyorum kafe de olsa, restoran da olsa ya da herhangi bir işletme olarak da kullanılsa buraları diri tutacak çalışmalar yapılsın.”

“Tescilli yapılarda kafaya göre değişiklik yapılmıyor”

Dönüştürülen tarihi yapıların tescilli olduğu için işletmecilerin kafalarına göre değişiklikte bulunmadığını da ekleyen Kılınç, “Bizden önce harabeydi. Arkadaşlar o haliyle kiraladılar. Buranın restoresini arkadaşlarımız üstlendi. Sahibi hala yaşıyor. Zaten tescilli yapı olduğu için kafamıza göre restorasyon, tadilat yapamıyoruz. Mesela üst katı beton örme ile değil de şeffaf bir yapı ile kapatmak istiyoruz ama tarihi yapı olduğu için karışamıyoruz. Sebebi ise, kışın yağan yağmur ve kışın güneşi yüzünden avluda müşterinin oturamaması. Yerli ve yabancı misafirlerin ilgisi var. Ama daha çok yerli ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Yerli turist ise betonun, binanın verdiği bunaltı ile burayı gördüklerinde aşırı bir tepki gösteriyorlar. Eskiler böyle evlerde mi yaşıyorlardı sorusu ortaya çıkıyor. Gelen misafir böyle bir mekanı görünce etkileniyor. Özellikle yerli turistlerin ilgisini çekiyor. Yerimizin girişi dar bir koridor olduğu için kapalı bir mekana gireceksiniz hissi veriyor. Ama girince açık bir alan ve bu gelen turistleri daha çok şaşırtıyor. Söyledikleri şey, “Burası saklı bahçe mi? Saklı cennet mi?” Burası bir evdi ve kullanılmadığı için harabe oldu. Restorasyondan sonra yine ev olarak kullanılsaydı bir dönüt olmaz. Ticarete açtığınız zaman canlılık olur. Burada onlarca insan çalışıp hayatını kazanıyor. Mahallenin kadınları da bundan faydalanıyorlar. Kent ekonomisine gerçekten katkısı var” dedi.

"Turizme katkısı gerçekten göz ardı edilemez"

Emrah Yalın isimli genç işletmeci dönüştürülme ile ilgili şu ifadeleri kullandı;

“Altı senedir işletiyoruz burayı. Tahrip olduğunu düşünmüyorum. Yerli ve yabancı turistler bu şekilde tarihi yerleri görüyor. Burası ev olmaya devam etseydi bihaber olunurdu. Tarihi yapısına karışmıyoruz. Nasıl aldıysak o şekilde devam ediyor. Kafe ya, da restoranlara dönüştürülmeseydi kimse bilmeyecekti burayı. Turizme katkısı gerçekten göz ardı edilemez. İngiltere’den, Rusya’dan, Hollanda’dan gelen müşterimiz var.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.