Sur haraç mezat!

Sur, Diyarbakır’ın hafızası, geçmişi, geleceği, şimdisi, -mış’lı, -di’li geçmiş zamanı, kısaca her şeyi.

Sur’u çıkarın o kadar anlamsız olur ki bu kent…

Anılarımızın, çocukluğumuzun, gençliğimizin, ihtiyarlığımızın anıları boş kalır.

Neredeyse üç nesli temsil eden dört gazetecinin Sur’u gezerken söylediklerini okuyunca bir şeyler çıkarabilirsiniz sanırım.

Darüşafaka’da okuduktan sonra yurt dışı tecrübesinden ardından Türkiye’ye dönüp uzun süre Koç Holding’te çalışan, emekli olduktan sonra kendini eğitim işlerine adayan Davut Ökütçü: “Burası sadece çatışmalardan dolayı zarar görmemiş. Şurada gördüğümüz ve anladığımız kadarıyla kent mimari dokusuyla hiç ilgisi olmayan müteahhitlerin adamları tarafından ya da hırsızlarca, o sütunların altındaki pirinç bilezikler götürülmüş. Yani burası her türlü tahribata uğramış… Yaralar kapanır, enkazların bir kısmı toparlanır, kaldırılır ama burada eski Diyarbakır’ı bulamaz”

Sur’da baba yadigarı bir evi bulunan sanatçı Bedri Ayseli, çatışmalar başlamadan önce onarım çalışmaları başlatmıştı.Yarısı yıkılmış evin avlusunda harabeye bakıp hüzünlenen Ayseli, Sur’un eski günlerine dönmesinin mümkün olmadığını söylüyor.

Yazar Şeyhmus Diken noktayı koyuyor: Cenaze bizim, Allah rahmet eylesin…

Buraya kadar objektif olduğuna inandığım üç Diyarbakırlı’nın geçtiğimiz haftalarda özel izinle girebildikleri Sur’dan izlenimleri.

Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi, tarihi Sur ilçesinde 4’üncü yılını geride bırakan yasak ve yeni inşa edilen yapılara ilişkin yasağın yıldönümünde bir basın toplantısı düzenlendi.

Diyarbakır Şube Başkanı Şerefhan Aydın, Fatih paşa, Hasırlı ve Dabanoğlu mahallelerinde yapılan 181 adet bazalt makyajlı yapıların, yapı ruhsatı alım sürecinde usulsüzlük yapıldığının tespit edildiğini ileri sürdü.

Aydın, “Projeler proje çizme ehliyeti olmayan bir mimar tarafından hazırlanmıştır ve bu projeler ilgili kurum tarafından incelenip onaylanmıştır. Yani kurum bu usulsüzlüğe onay vermiştir” dedi.

Konu, HDP tarafından Meclis gündemine de taşındı.

Bunun dışında “Sokağa çıkma yasağının devam ettiği mahallelerde define arandığı” iddiası da var ve bu da Meclis gündemine taşınmış durumda.

Davut Ökütçü hocanın bir yerlere gönderme yaptığı, “Burası sadece çatışmalardan dolayı zarar görmemiş… Kent mimari dokusuyla hiç ilgisi olmayan müteahhitlerin adamları tarafından ya da hırsızlarca, o sütunların altındaki pirinç bilezikler götürülmüş” sözü önemli.

Bu yazıyı hazırladığım günlerde (13-14 Aralık’ta) bu kez Surlardan sökülen ve yıkılan tarihi yapılardaki taşların haraç mezat satıldığı haberi düştü ajanslara.

Yazı yazmayı bırakıp, bu haberin devamında gelen resmi açıklamalar ve tepkileri izledim.

Sosyal medyada hashtag olmaya varan duyarlığı ve kamuoyu hassasiyetini biraz da hayretle takip ettim.

Yar deyince kalem elden düşüyor demiş ya üstad Musa Eroğlu, Sur deyince bendeki ruh hali sevgilinin hasret tarafına denk düşüyor.

Çocukluğun, gençliğin ve ömrümüzün yalan yanlış her anısının şahitliğinin yok oluşuna eş değer bir hasret.

İçten içe ve göz göre göre yaşanan bir yıkımın ayak izlerine rağmen; üzerine ölü toprağı serpilmiş bir ruh halinde olan kent; söz konusu Sur olunca nasıl da canlandı.

Peki, neydi bu tepkinin sebebi?

Sorguladım, aradım, arandım…

İnanın ben de anlayamadım.

Ama bu süreçte, basın ve halk arasında iyi bir irtibat oluştu sanırım bu süreçte.

Böyle devam etmesi dileğiyle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi