Kayıp yakınları Lice katliamının faillerini sordu

Kayıp yakınları Lice katliamının faillerini sordu
İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 768. haftasını Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi.

Eyleme kayıp yakınları, Lice Adalet Arıyor Platformu Sözcüsü Şiyar Kaymaz ve üyeleri, siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri ile hak savunucuları katıldı. Eylemde, gözaltında zorla kaybedilenlerin ve faili meçhul saldırı sonucu katledilenlerin fotoğrafları taşındı. Aynı zaman da her hafta olduğu gibi çok sayıda çevik kuvvet ve sivil kolluk görevlileri alandaki yerini aldı. Bu hafta, 22-26 Ekim 1993 tarihinde yaşanan Lice Katliamında yaşamını yitiren Tütiye Talan (66), Tahir Kozat (70), Zana Mercan (16), Suna Cantürk (4), Dilbirin Cantürk (2,5 ), Hüseyin Cantürk (13), Ali Canpolat (25), Hüseyin Boğa (34), Salih Boğa (29), M. Rezzak Yıldırım (65), Abdullah İzgi (40), Mehmet Kaya (32), Mustafa Çakır (40), Zana Çakır (18), Halil Doğan (70), İmam Mehdin Güler (47) ve Öğretmen Nurettin Soyer’in failleri soruldu.

Eylemde konuşan İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Yakup Güven şunları söyledi, “Burada 768 haftadır adalet mücadelemizi sürdürüyoruz. Yarın 29 Ekim. Cumhuriyetin kuruluşunun 100. Yıldönümü. Cumhuriyetin inşası üzerinden geçen bir asır boyunca, Türkiye evrensel hukuk normlarının yürütüldüğü, demokratik yaşam koşullarının oluşturulduğu bir tecrübe edinemedi. Ne yazık ki cumhuriyetin kurulmasıyla vaat edilen demokrasi, eşitlik ve özgürlükler getirilmedi. Cumhuriyetin başından beri çeşitli biçimlerde acılar yaşatılan Kürt anneleri, bugün yine kayıplarının akıbetini soruyor. Faillerin cezalandırılmasını istiyor.

Cumhuriyetin kuruluşundan sonraki süreçte çok insanımız yaşamını yitirdi. Cenazelerin verilmemesi, mezar yerlerinin kaybedilmesi vakaları o dönemden beri başladı. Şeyh Said Meydanı’nda asılan Şeyh Said ve arkadaşlarının mezar yerleri hala bilinmiyor. Pir Seyid Rıza’nın mezar yeri hala bilinmiyor. Zilan Deresinde katledilen binlerce insan için adalet tesis edilmedi. Şeyh Said ve arkadaşlarının idamından sonra Pêçar bölgesinde başlatılan Tenkil Harekâtından sonra failler cezalandırılmadı. Devlet özür dilemedi. Dersim’de meydana gelen katliamların failleri hesap vermedi. Sorunlar yokmuş gibi davranarak yeni yüzyıl inşa edilemeyecek. Bunu herkes biliyor. Siyasi temsilciler ve devlet yetkilileri de biliyor.

Biz yeni yüzyıla aynı acılar ile kayıpları bulunmamış, yakınları kaybedilen ailelere adalet duygusuyla yaklaşılmamış bir zihniyet ile girilmesi yeni yüzyıl için bir kayıp olacaktır. Bu coğrafyanın kaderi sürekli ölüm, acı, yas ve kayıp arayışı içerisinde olmamalıdır. Bu coğrafya insanlarının yüzlerce yıllık acısı artık son bulmalıdır. Siyasi iktidar ve devletin meydana gelmiş olaylara ilişkin sorumlu davranmasını, gerekirse özür ve tazmin boyutunu gerçek bir hesap verilebilirlik çerçevesinde ele alması gerekiyor.

Lice Adalet Arıyor Platformu Sözcüsü Şiyar Kaymaz ise şöyle konuştu: “1993 yılında Lice’de büyük bir katliam gerçekleşti. Katliamda 17 insanımız yaşamını yitirdi. Dava ile ilgili ciddi bir adalet arayışı süreci gerçekleşti. Mağdur aileler davayı takip etmek için birçok adımı atmaya çalıştı, İzmir’e kadar bu davayı takip ettik. 30 yıl geçti. Zaman aşımı ile failler cezasız bırakıldı. Türkiye’de bu tür katliamlar ve faili meçhul cinayetlerin davaları cezasızlık politikası ile yürütüldü. Devletler ve kanun yürütücüler, 93’te yaşanan katliama sesiz kalmış olmasaydı, cezasızlık politikası güdülmeseydi, bugün Gazze’de Ukrayna’da, Karabağ ve Rojava’da katliamlar yaşanmazdı. Hastaneler kolayca bombalanmazdı. Burada bugün ailelerimiz, kayıplarının izinde, faillerinin yargılanmasının peşinde. Bu sessizlik beraberinde katliamlar getiriyor. Lice Katliamı Davası, 22 Ekim’de zaman aşımına bırakıldı. Lice Katliamı zaman aşımına uğrayabilecek bir katliam değildir. İnsan onuruna yakışacak şekilde, hakikatler ile yüzleşme ve toplumsal uzlaşı gereken bir davadır. Bu konuda umuyoruz ki bu tür davaların bir toplumsal mütabakat-uzlaşı süreci ile ele alınıp, faillerin yargılanıp, kayıp yakınlarının taleplerinin yerine getirilmesini umuyoruz.”

İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Ali İhsan Demirtaş, Lice Katliamı hikayesini paylaştı. Demirtaş, “JİTEM tim Komutanı Tünay Yanardağ birçok PKK’linin Lice’ye girdiğini iddia ederek, Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın ilçeye yönlendirir. Helikopterle Lice’ye giden Aydın, olağandışı hiçbir durum olmaması rahatlığı içerisinde İlçe Jandarma Bölük Komutanlığı bahçesinde yaveri ile sohbet ederken “Kanas” tipi suikast silahıyla vurularak yaşamını yitirir.

Aydın’ın vurulması bahane edilerek ilçede sokağa çıkma yasağı ilan edilir. Tüm gün ve gece boyunca ilçe güvenlik güçlerince taranır. Bazı görgü tanıklarının anlatımına göre; taramanın başlatılmasıyla birlikte bir asker halka seslenerek, “biz bir generali öldürdük siz kimsiniz, hepinizi geberteceğiz” diye bağırır.

Olayın hemen ardından ilçeye giriş çıkışlar yasaklanır. Operasyon sırasında Lice’nin dış dünyayla bağlantısı günler boyunca kesilir. Olaylarda 3’ü güvenlik görevlisi 17 sivil olmak üzere 20 kişi yaşamını yitirir. Onlarca insan ateşli silahla yaralanır. Bazı ev ve işyeri güvenlik güçlerince yakılır. Toplamda 401 ev ve 242 işyeri hasar görür.

İlçe 4 gün boyunca, parlamenterlerin, siyasetçilerin, STO temsilcilerinin ve halkın giriş çıkışına kapatılır. Kolluk görevlileri dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın dahi ilçeye girişine izin vermez. 3 ay içinde yüzlerce kişi göçe zorlandığı için ilçenin nüfusu beşte bir oranında düşer.

1993 yılında olay ile ilgili başlatılan soruşturma 20 yıl sonra tamamlanır. Dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı Eşref Hatipoğlu ve Üsteğmen Tünay Yanardağ’ın sanık olduğu kamu davasının yargılamasına başlanır fakat; iki sanıkta hiçbir zaman tutuklanmaz, haklarında adli kontrol hükümleri dahi uygulanmaz. Katliamdan 30 yıl sonra iki sanığın da ölmüş olması sebebiyle dava hakkında düşme kararı verilir.

Olayın meydana geldiği günden davanın düşürüldüğü tarihe kadar, faillerin tespiti ve yargılanması amaçlanmamış, aksine failler cezasızlık zırhıyla korunmuştur. Bölgede özellikle son otuz yılda benzer suçların faillerine dönük yürütülen soruşturma ve yargı süreçleri aynı biçimlerde sürdürülmekte ve aynı neticelerle sonlanmaktadır. Lice katliamı davasında da gördüğümüz üzere, bölgede sivilleri katleden kolluk görevlilerine karşı yargı birimi; bir adalet mekanizması gibi çalışmaktan uzaklaşmış, suç niteliğindeki eylemleri meşrulaştırma ve failleri aklama mekanizmasına dönüşmüştür.

Bir kez daha Lice Katliamında yaşamını yitirenleri saygı ile anıyor, yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Bu coğrafyada işlenen her bir gözaltında zorla kaybetme ve faili meçhul cinayet aydınlanana kadar adalet mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. (Haber Merkezi)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.